İHALE, ARTIRMA VE EKSİLTMELERE İŞTİRAK EDİLMEMESİ KARŞILIĞINDA YAPILAN ÖDEMELERİN VERGİ HUKUKU AÇISINDAN HASILAT VE GİDER NİTELİĞİ
AHMET AK (MA)*
Vergi Denetmeni
I – GİRİŞ :
GVK.’na 4444 Sayılı Kanunun 3’üncü maddesiyle eklenen, geçici 56’ncı maddenin “Arızi kazançlar” başlıklı bölümünde; ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın arızi kazanç olarak vergilendirileceği hükmüne yer verilmiştir. Aynı hüküm 4369 Sayılı Kanun öncesinde 82/2 no’lu maddede yer almaktaydı.
Oysa, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında yapılan ödemeler veya kendisine ödeme yapılan açısından elde edilen hasılatlar Borçlar Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Rekabetin Korunması Hakkında Kanun başta olmak üzere, çeşitli kanunlarla kamu düzenini bozucu faaliyetler olarak kabul edilmiş ve yasaklanmıştır.
Kanun dışı ödemeler kapsamında yer alan, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında yapılan ödeme veya elde eden açısından elde edilen hasılatın vergi hukuku karşısındaki durumu, yasal süreç de dikkate alınmak suretiyle aşağıda açıklanmıştır.
A – 2361 Sayılı Kanun Öncesi :
1.1.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2361 Sayılı Kanun öncesinde bu tür yasal olmayan ödemelerin vergi matrahının belirlenmesinde gider olarak düşülüp düşülemeyeceği konusunda, uygulamada ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi amacıyla konu, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Danışma Komisyonunu intikal etmiş ve Hesap Uzmanları Danışma Komisyonu, vergi hukukunun gerçekçiliği ilkesinden hareketle, anılan ödemelerin, belgelendirilmek ve karşı tarafa hasılat kaydedilmek koşuluyla giderlere intikal ettirilmesinin mümkün olduğuna karar vermiştir.[1]
Komisyonun bu görüşünde, karşıt anlamı (mevhum-u muhalif) ile olmak üzere, VUK.’nda öteden beri var olan “… Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz. (VUK. m.9)” hükmünden hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Yine 2361 Sayılı Kanun öncesinde Danıştay, HUK. Danışma Komisyonu kararının aksine, rakip firmaların ihaleden çekilmelerini sağlamak amacıyla yapılan ödemelerin GVK.’nda (m. 40) sayılan, indirilecek giderlerden olmadığı, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış bir gider olarak kabulü imkanının bulunmadığı, gayri meşru ödemelere yasal olarak izin verilemeyeceği gibi, korunmasının da söz konusu olamayacağı görüşüyle, bu tür ödemelerin gider olarak kabul edilemeyeceğine karar vermiştir.[2]
Danıştay’ın yorumunda olayın ekonomik yönü de dikkate alınarak, rekabet olanaklarını daraltan davranışların, mali açıdan korunmaması gerektiği düşüncesinden hareket edildiği anlaşılmaktadır.
B – 2361 Sayılı Kanun Sonrası :
2361 Sayılı Kanunun 59’uncu maddesiyle GVK.’nun 82/2 no’lu maddesine eklenen hükümle ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın arızi kazanç olarak vergilendirileceği hükme bağlanmakla, konunun hasılat yönüne ilişkin tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır. (Bu düzenlemenin hukuki yönleri ayrıca aşağıda açıklanacaktır.) Ancak anılan ödemelerin gider niteliğine ilişkin yasal bir düzenleme yapılmamıştır.
C – 4369 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenleme :
4369 Sayılı Kanunla 1.1.1999 tarihinden geçerli olmak üzere, gelirin tanımı değişmiş ve gelir unsurlarında yapılan değişiklikle 2’nci maddede “Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar.” 7’nci bent olarak gelir unsurları arasında yerini almıştır. “Arızi kazançlar” başlıklı 82’nci maddedeki değişiklikle ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın vergilendirilmesi GVK.’nda Net Artış İlkesi kapsamına dahil olmuştur. Bu düzenleme ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın vergilendirileceğine ilişkin olarak GVK.’nda yer alan açık bir hükmün kaldırılmasıyla, konunun hukuki sakıncaları ortadan kalkmıştır.
D – 4444 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenleme :
4444 Sayılı Kanunun 56’ncı maddesiyle 14.8.1999 tarihinden geçerli olmak üzere, 1999 – 2002 yılları gelirlerinin vergilendirilmesinde konuyla ilgili olarak 4369 Sayılı Kanun öncesi hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş ve dolayısıyla ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın arızi kazanç olarak vergilendirileceği hükmü tekrar işlerlik kazanmıştır.
II – Konunu Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi :
VUK.’nun 9’uncu maddesi gereğince, vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması vergi mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz. Bu hüküm gereğince, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın vergilendirilmesi mümkündür. Yapılan ödemenin gider niteliği ise, VUK.’nun 3’üncü maddesinde yer alan “Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.” hükmü kapsamında değerlendirilebilir.
Ancak, diğer kanunlarla yasaklanmış ve yaptırımlar öngörülmüş bir fiilin GVK.’nda açıkça belirtilerek vergilendirileceği hükmünün yer alması, kamu hukukunun bütünlüğünü zedeleyeceği gibi, uygulamada işlerliği olmayacak bir düzenlemedir.
Her şeyden önce bu tür ödemelerin hasılat ve özellikle gider kaydı, belgelendirilme şartına bağlıdır. Böyle bir belgenin sağlanması ise, istisnai haller dışında imkansızdır.
A – Borçlar Kanunu Açısından :
Borçlar Kanunun 19’uncu maddesi gereğince akdin konusu kanunun gösterdiği sınırlar içinde serbestçe tayin olunabilir. Kanunun emrettiği hukuki kurallara veya kamu düzenine veya özel hükümlerle ilgili haklara aykırı bulunmadıkça iki tarafın yaptıkları sözleşmeler geçerlidir. Kanuna, kamu düzenine ve ahlaka aykırı bir sözleşmenin geçerliliğinden söz edilemez. Aynı Kanunun “Akitlerin şekli” başlıklı 11’inci maddesi gereğince de akdin sıhhati, kanunda açıkça belirtilmedikçe hiç bir şekle tabi değildir.
Borçlar Kanununun “Butlan” başlıklı 20’nci maddesi gereğince, kamu düzenine ve kanuna aykırı akitler batıl akitlerdir. Kanunlarda yer alan, emredici hükümlere aykırı akitler geçersizdir. Emredici hükümler milli ekonomide düzeni sağlamak, kamunun menfaatini korumak ve sosyal bakımdan da kuvvetliye karşı zayıfı korumayı amaçlar.
Kamu düzeni, toplumun menfaatleri adına uyulması gereken özel kurallardır. Bu kurallara uyulmasında toplumun veya devletin menfaatleri vardır. Fertlerin yapacakları özel sözleşmeleriyle bu kurallara aykırı hareketlerini kanun sınırlamıştır.
Borçlar hukukumuz liberal düşünceye dayanır. Ancak özel kanun ve kararnameler ile kamu düzeni kuralları çoğalmaktadır. Sosyal ahlaka aykırı akitler de batıldır.[3]
Bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde; ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında yapılan ödemeye (karşı taraf açısından elde edilen hasılat) ilişkin yazılı veya sözlü akitler Borçlar Kanunu açısından geçersizdir.
B – Devlet İhale Kanunu Açısından :
Devlet İhale Kanununun “Yasak Fiil ve Davranışlar” başlıklı 83’üncü maddesiyle ihale işlemlerinin hazırlanması, yürütülmesi ve sonuçlandırılması sırasında çıkar sağlamak suretiyle veya başka yollarla ihaleye ilişkin işlemlere fesat karıştırmak veya buna teşebbüs etmek yasaklanmıştır. İhale sırasından maksat, sözleşme yapılmasından önceki tüm işlemlerdir.
Bu kapsamda yer alan bir fiil ve davranışta bulunanların, bu fiil ve davranışlarının ihale safhasında yaptığı anlaşılırsa, bu fiil ve davranışta bulunanlar hakkında, bir yıla kadar bütün ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verilir. Bu durum ayrıca, Resmi Gazetede ilan edilir ve ilgilinin müteahhitlik siciline işlenir.[4]
C – Türk Ceza Kanunu Açısından :
Türk Ceza Kanununda (m.366) ihalede hediye vaadetmek veya vermek veya sair suretlerle menfaat teminiyle rekabeti men veya ihlal yada ihaleye katılanları çekilmeye sevk edenler hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis ve ayrıca ağır para cezası öngörülmüştür.
Menfaatten maksat, her türlü maddi veya manevi faydalanmadır. Menfaatin önemli veya önemsiz olmasının suçun oluşmasına etkisi yoktur. TCK.’nda yer alan bu düzenleme ile kamu idaresi hesabına yapılan artırma ve eksiltme işlemlerinde rekabet serbestisinin sağlanması ve kamu düzeninin güvence altına alınması amaçlanmıştır.[5]
Aynı doğrultuda, yine TCK.’nda (m.367,368) ihalelerde rekabeti engelleyici fiilleri işleyenler hakkında para ve hapis cezası öngörülmüştür. Konu hakkında artırma veya eksiltme resmi daire hesabına veya gerçek veya tüzel kişiler adına olmasının rekabetin engellenmesi açısından ceza uygulanmasını değiştirmeyeceği yönünde Yargıtay içtihadı da vardır.[6]
D – Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Açısından :
13.12.1994 Tarih ve 22140 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun öncesinde de, Borçlar Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve yargı kararlarında ihale, artırma ve eksiltmelerde kamu düzenini zedeleyici ve sosyal ahlaka aykırı davranışlarla, rekabeti engelleyici fiillerin yasaklandığı ve yaptırımlar öngörüldüğüne ilişkin hususlara rastlanmaktadır.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarının önlenmesi, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemelerin yapılması suretiyle rekabetin korunmasının sağlanması amaçlanmıştır.(m.1)
İhale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında yapılan ödemeler adı geçen Kanunun amacına aykırı olduğu gibi, aynı Kanunda yasak faaliyetler arasında yer alan ve yaptırımlar öngörülen fiiller kapsamında değerlendirilmelidir.
III – SONUÇ
Yapılan bu açıklamalar çerçevesinde; ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat, mevcut düzenlemede (GVK. geç.m.56) arızi kazanç olarak gelir vergisine tabidir. Bu kazancın bir müteahhit veya taşeron gibi bir ticaret erbabı tarafından elde edilmesi halinde, ticari kazanç olarak vergilendirileceği tabiidir.
Anılan ödemelerin, ödeme yapan açısından vergi matrahının tespitinde gider yazılacağına ilişkin açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır.
Bu tür ödemeler kamu hukukuna aykırı fiiller arasındadır. Kamu hukukuna aykırı fiillerden doğan bir giderin kabul edilmesi, bu gibi fillerin teşviki anlamını taşıyacaktır. İhaleye iştirak edilmemesi konusunda yapılan yazılı veya sözlü anlaşmalar, menfaat teminine bakılmaksızın Borçlar Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümleri yönünden geçerli olmayıp, suç niteliği taşıdığından hapis ve para cezasını gerektiren fiiller kapsamındadır.
TC. Anayasası (m.73) gereğince, vergilerin alınmasındaki temel amaç kamu harcamalarının karşılanmasıdır. Kamu harcamalarının karşılanmasında, doğal olarak kamu düzeninin korunmasına da özen gösterilmesi gerekecektir.
Kamu harcamalarının karşılanması amacıyla, kamu düzenini bozan faaliyetlerin teşviki anlamını taşıyacak olan, gayri meşru (yasal olmayan) kazançların vergilendirilmesi veya bu tür ödemelerin vergi matrahından indirilmesine ilişkin bir düzenlemenin vergi kanunlarında açıkça yer alması, kamu hukukunun bütünlüğüne ve vergi alınmasındaki temel amaca uygun olmayacaktır.
Ancak, kamu düzenini zedeleyecek bu tür ödeme ve kazançlar ortaya çıktığında, -gayri meşru ödemelerin vergilendirilmemesi, diğer yasalarda yer alan yaptırımlara razı olmak kaydıyla, vergi ödememe zihniyetinde olanları, gayri meşru kazanç elde etmeye sürükleyebileceğinden- yasal yaptırımları ayrıca uygulanmak üzere, VUK.’nda (m.3,9) yer alan hükümler gereğince vergilendirmek ve gider olarak kabul etmek gerekecektir.
ÖZET:
İhale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında yapılan ödemeler veya kendisine ödeme yapılan açısından elde edilen hasılatlar çeşitli kanunlarla kamu düzenini bozucu faaliyetler olarak kabul edilmiş ve yasaklanmıştır.
4369 Sayılı Kanunla ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın vergilendirilmesi GVK.’nda Net Artış İlkesi kapsamına dahil olmuştur. Bu düzenleme ile, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın vergilendirileceğine ilişkin olarak GVK.’nda yer alan açık bir hükmün kaldırılmasıyla, konunun hukuki sakıncaları ortadan kalkmıştır.
Kamu harcamalarının karşılanması amacıyla, kamu düzenini bozan faaliyetlerin teşviki anlamını taşıyacak olan, gayri meşru (yasal olmayan) kazançların vergilendirilmesi veya bu tür ödemelerin vergi matrahından indirilmesine ilişkin bir düzenlemenin vergi kanunlarında açıkça yer alması, kamu hukukunun bütünlüğüne ve vergi alınmasındaki temel amaca uygun olmayacaktır.
* MA. Anadolu Üniversitesi- Mali Hukuk
Temmuz 2000 Vergi Dünyası Dergisinde yayımlanmıştır.
* Anadolu Üniversitesi, Mali Hukuk
[1] ÖZBALCI, Yılmaz, GVK. Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık, 1998, Ankara, S., 379 24.10.1963 T. ve 12518 Sıra no’lu HUK. Danışma Komisyonu Kararı
[2] Dn.4. 16.2.1970., T., 1968/4314 E., ve 1970/718 SK., Dn. 4.D. 16.2.1972 T., 1969/5226 E. ve 1972/4521 SK.
[3] DALAMANLI, Lütfi, Borçlar kanunu ve Şerhi, Ünal Matbaası, Ankara, 1976, 1. Cilt, S., 1095
[4] ABACIOĞLU, Muhittin, Açıklamalı, İçtihatlı, İhale Kanunu Mevzuatı ve Uygulaması, 2. Baskı,
Seçkin Yayınevi, 1996, Ankara
[5] SAVAŞ, Vural, MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık, Türk Ceza Kanunu Yorumu, 3. Cilt, Seçkin Yayınevi, 1995, Ankara
[6] SAVAŞ, MOLLAMAHMUTOĞLU, a.g.e. (Ygt. 4.C.D. 17.7.1951, 5702/5702 SK.)
KAYIT DIŞI EKONOMİ VE VERGİ SOSYOLOJİSİNİN KAYIT DIŞILIĞI BELİRLEMEDEKİ ÖNEMİ
(Kanada ve Türkiye’den Sosyolojik Çalışma Örnekleri)
Prof. Dr. Fethi HEPER[1] – Dr. Ahmet AK[2]
1. GİRİŞ:
Türkiye ekonomisinin yapısal bir sorunu haline gelen kayıt dışı ekonominin temelinde, süregelen makro ekonomik istikrarsızlık, yüksek enflasyon, yüksek vergi ve prim oranları gibi birçok neden yatmaktadır.
Kayıt dışı ekonominin temelinde yatan vergisel sorunların başında gelen denetim yetersizliği ve artan kamu finansman ihtiyacının vergi oranlarının yükseltilerek karşılanması, vergiye karşı direnci artırarak kayıt dışılığı besleyen temel etkenler olmuştur. Kayıt dışı ekonomi, ilk aşamada işletmeler için rekabet avantajı sağlayan bir durum gibi görünürken, girdiler üzerinde artan vergi yükü ve düşük emek verimliliği sonucunda uluslararası rekabet açısından olumsuzluklara neden olmuştur.[3]
Kayıt dışı ekonominin vergisel açıdan temel nedenleri arasında; Devlet yönünden, vergi sisteminin kayıt dışılığı kavrayacak düzenlemeleri içermemesi ve vergi denetimi başta olmak üzere, vergi kurallarının yeterince uygulanamaması, yükümlüler yönünden ise, çeşitli gerekçelerle ya da bilinçaltına yerleşmiş nedenlerle, vergiye karşı gönüllü uyum göstermemeleri, hatta direnç göstermeleri gibi birçok neden sayılabilir.
Yükümlülerin vergiye gönüllü uyum göstermemeleri durumunda, vergi yasaları ekonomik ve sosyal yapıya uygun hale getirilmeli, buna rağmen gönüllü uyumun sağlanamaması durumunda, vergi yasaları bu uyumu sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Ülkemizde, ekonomik ve sosyal yapıya uygun vergi yasaları oluşturma gayretleri artmaktadır. Ancak, henüz arzulanan bir uyum düzeyine ulaşılamamıştır.[4]
2. KAYIT DIŞI EKONOMİ KAVRAMI
1960’lı yıllardan itibaren başta Batılı gelişmiş ülkeler olmak üzere, “kayıt dışı ekonomi” farklı kavramlarla isimlendirilerek gündeme getirilmiştir. Kayıt dışı ekonomi ülkelerin ekonomik yapısına göre farklı biçimlerde ortaya çıkmış ve bu niteliklerine göre de farklı kavramlarla isimlendirilmiştir. Ancak, kayıt dışı ekonomi, dokusu itibariyle iç içe geçmiş bir yapı sergilediği için, bazen farklı yapılanmaları açıkça yansıtan, bazen de anlam olarak iç içe geçmiş çeşitli kavramlarla adlandırılmıştır.[5]
Kayıt dışı ekonomi kavramı için yeraltı ekonomisi, illegal ekonomi, görünmez ekonomi, düzensiz ekonomi, marjinal ekonomi, gölge ekonomi, kayıp ekonomi, gözlenemeyen ekonomi, nakit ekonomisi, gayrı resmi ekonomi, beyan dışı ekonomi, resmi olmayan ekonomi, gri ekonomi, ikinci ekonomi, alacakaranlık ekonomi, paralel ekonomi, vergi dışı ekonomi, gizli ekonomi, kravatsız ekonomi, faturasız ekonomi, vergisiz ekonomi, saklı ekonomi, enformel ekonomi gibi çok farklı isimler kullanılmaktadır.
2.1. Kayıt Dışı Ekonomik Faaliyetler
Kayıt dışı ekonomi; beyan dışı ekonomik faaliyetler, enformel (resmi olmayan) ekonomik faaliyetler ve yasadışı ekonomik faaliyetler olmak üzere, üçlü bir tasnife tabi tutulmaktadır.
Beyan dışı ekonomik faaliyetler, bir ülkede “milli gelir” olarak tanımlanan kavram ile fiilen beyan edilen gelir arasındaki alanı kapsar. Bu alan, dar anlamda, yasal ekonomik faaliyetler alanında yürütülen, fakat vergi idaresine beyan edilmeyen gelir kalemlerinden oluşmaktadır. İdareye bildirilmeyen gelirler ya da gerçek değerlerinin altında beyan edilen gelirler, dar anlamdaki kayıt dışı ekonomik faaliyetleri oluşturur.
Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin ikinci grubunu oluşturan enformel ekonomik faaliyetler, resmi olarak kayda geçmeyen ve ekonomik üretim ve değişim süreçlerine sahne olmayan faaliyetlerdir. Bu alanda, piyasa ortamı kullanılmaz ve para mübadelesi hâkim değildir. Enformel ekonomik faaliyetler alanında yoğun olarak sermaye kullanılmaz ve genelde basit yollardan üretilmiş mallara ilişkin ekonomik dokular hâkimdir. Öz tüketim, seyyar satıcılık vb. gibi faaliyetler kadar, yasa dışı diğer bazı faaliyetler de enformel ekonomik faaliyetler alanı içinde yer alır.
Genelde enformel ekonomi (informal economy) olarak adlandırılan bu kesim faaliyetleri, zaman zaman sosyal ekonomi (social economy), hane halkı ekonomisi (household economy), yerel ekonomi (local economy) ya da ikinci ekonomi (second economy) gibi kavramlarla da adlandırılmaktadır.
Kayıt dışı ekonominin üçüncü grubunu oluşturan ve milli gelir hesaplarına yansımayan ve yasak faaliyetleri kapsayan bölümü ise yeraltı ekonomisi (underground economy) veya yasadışı ekonomi (illegal economy) olarak adlandırılmaktadır. Yasa dışı ekonomik faaliyetler, çoğu ülke mali mevzuatı açısından vergi kapsamına alınmaktadır.[6]Böylece, yasa dışı olmakla beraber, idareye bildirilmemiş olan bu tür ekonomik faaliyetler de, kayıt dışı alana dâhil olurlar.[7]
Kayıt dışı ekonomi, en geniş tanımıyla GSMH hesaplarını elde etmede kullanılan ve bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerdir.[8] Diğer bir ifadeyle kayıt dışı ekonomi herhangi bir belgeyle belirtilmeyen ya da doğru bilgiler içermeyen belgelerle gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerdir.[9]
2.1.1. Kayıt dışı Ekonomik Faaliyetlerin Sınıflandırılması[10]
Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin sınıflandırılması aşağıda tablo halinde yer almıştır.
Kayıt dışı Ekonomik Faaliyetlerin Sınıflandırılması | ||||
Faaliyet Çeşitleri | Parasal İşlemler | Parasal Olmayan İşlemler | ||
Yasa dışı (illegal) Faaliyetler | Çalıntı eşya ticareti, Uyuşturucu ticareti ve üretimi, Fuhuş, Kumar, Kaçakçılık, Dolandırıcılık, vb. | Uyuşturucu, çalıntı eşya ve kaçakçılık mallarının takası, Kişisel kullanım için uyuşturucu üretimi, Kişisel kullanım için hırsızlık vb. | ||
Yasal (Legal)Faaliyetler | Vergi Kaçırma | Vergiden Sakınma | Vergi kaçırma | Vergiden Sakınma |
Yasalara uygun olarak mal ve hizmet üretimine ilişkin, kişisel çalışmalarından elde edilen; ücret ve maaş gibi gelirlerin ve mal varlıklarının bildirmemesi | Çalışan sayısını olduğundan az göstermek veya yapılan ödemeleri düşük göstermek.(Maaş dışında yapılan ödemeleri veya hakları göstermeme şeklinde de olabilir) | Yasal mal ve hizmetlerin takas edilmesi | Kendi kendine veya komşu yardımıyla iş yapmak |
2.1.2. Kayıt Dışı Ekonomik Faaliyet Çeşitleri
Yukarıdaki tablo da görüleceği üzere; Kayıt dışı ekonomik faaliyetler öncelikle “Yasa dışı (İllegal) Ekonomik Faaliyetler” ve “Yasal Ekonomik Faaliyetler” olarak ikiye ayrılmaktadır.
Yasa dışı ekonomik faaliyetler de “Parasal İşlemler” ve “Parasal Olmayan İşlemler” olarak kendi içinde ikiye ayrılır.
Parasal işlemler; çalıntı eşyaların ticareti, uyuşturucu ticareti ve üretimi, fuhuş, kumar, kaçakçılık, dolandırıcılık ve benzerleri ekonomik faaliyetler olarak karşımıza çıkar.
Parasal olmayan işlemler ise; uyuşturucu, çalıntı eşya ve kaçakçılık mallarının takası, kişisel kullanım için uyuşturucu üretimi, kişisel kullanım için hırsızlık ve benzeri ekonomik faaliyetlerdir.
Yasal (legal) ekonomik faaliyetler ise; kendi içinde “Parasal İşlemler” ve “Parasal Olmayan İşlemler” olarak ikiye ayrılır. Parasal işlemler vergi kaçırma ve vergiden sakınma şeklinde ortaya çıkar.
Vergi Kaçırma; yasalara uygun olarak mal ve hizmet üretimine ilişkin, kişisel çalışmalarından elde edilen; ücret ve maaş gibi gelirlerin ve mal varlıklarının bildirmemesi şeklinde olurken, Vergiden Sakınma; çalışan sayısını olduğundan az göstermek veya yapılan ödemeleri düşük göstermek ya da maaş dışında yapılan ödemeleri veya hakları göstermeme şeklinde de olabilir.
Parasal olmayan işlemler de kendi içinde vergi kaçırma ve vergiden sakınma şeklinde ikiye ayrılır. Vergi kaçırma; yasal mal ve hizmetlerin takas edilmesi şeklinde kendini gösterirken, vergiden sakınma; kendi kendine veya komşu yardımıyla iş yapmak şeklinde karşımıza çıkar.
3. KAYIT DIŞI EKONOMİNİN SOSYOLOJİK BOYUTU
Kayıt dışılığın önlenmesinde toplumsal yapı ve toplumsal değer yargıları büyük önem taşımaktadır. Toplumsal baskı kayıt dışılığı önlemede büyük etken olacağından, toplumun kayıt dışılığı önleyici ahlaki değerlerinin oluşması ve bu değer yargılarının toplumsal norm haline gelmesi adeta bir otokontrol sistemi halini alacak ve kayıt dışılığın oluşmasını ve büyümesini önleyecektir. Kayıt dışılığa karşı toplumsal baskı ve ahlaki değerlerin oluşmaması kayıt dışılığı artıran bir durum ortaya çıkaracaktır.
Kayıt dışı ekonominin önlenmesinde, dünyada ve ülkemizde yeterince sosyolojik araştırmalara rastlanmamaktadır. Ancak buna rağmen çok sınırlı araştırma örneklerinin bulunduğu görülmektedir. Bunlardan biri de Kanada’da kayıt dışı ekonomi ve vergi mükelleflerinin vergi kayıp ve kaçağına yönelik düşüncelerinin belirlenmesine yönelik 1994 yılında yapılan bir araştırmadır. [11]
3.1. Kanada Örneği
Kanada’da 1994 yılında yapılan bir anket çalışmasında vatandaşların, özellikle mal ve hizmetlere ilişkin vergiler dikkate alınarak, kayıt dışılık ve vergi kaçakçılığı konusunda tutum ve davranışları belirlenmeye çalışılmıştır. Ankete katılan vatandaşlara kayıt dışılığın ve vergi kaçırmanın nedenleri konusunda başlıca üç konuda soru yöneltilmiş.
Bunlar;
- Vergilerin yüksek olması ve toplanan vergilerin israf edilmesi,
- Vergi kaçıranların yakalanabilme durumu,
- Dürüst mükelleflerin enayi yerine konması.
Kanada vatandaşlarının bu sorulara verdikleri cevaplara göre, vergi sistemi hakkındaki görüşleri dört ana grupta toplanmıştır.
3.1.1. Birinci Grup; Tedirgin ve Vergi Kaçırmaya Özenen Vatandaşlar (Upset and envious)
Bu grupta yer alan vatandaşlar ülke nüfusunun %34’ünü oluşturmaktadır. Bu vatandaşlar vergi sisteminin adaletsiz olduğu ve toplanan vergilerin hükümetler tarafından israf edildiğini düşüncesindedirler. Bu grup ayrıca vatandaşların çoğunluğunun az vergi ödemek için hileli yollara başvurduğunu ve buna engel olmak için daha güçlü önlemler almak gerektiğini düşünmektedirler.
3.1.2. İkinci Grup; Model Vatandaşlar ( Model Citizens)
Bu grupta yer alan vatandaşlar ülke nüfusunun %22’sini oluşturmaktadır. Bu gruptakiler Kanadalılar için verginin çok önemli olduğu, mevcut vergi sisteminin adaletli olduğu ve Kanada için vergi ödeyen kişilerin enayi olmadığı görüşündedirler. Bu gruptakilerin en yüksek bölümü lise üstü öğrenimli ve gelire bağlı tüketim eğilimi, yatırım eğilimine doğru dönmüş, aile geliri üstünde gelir elde edenlerdir.
3.1.3. Üçüncü Grup; Dürüst Fakat Kırgın Vatandaşlar (Honest but resentful)
Bu grupta yer alan vatandaşlar ülke nüfusunun %28’ini oluşturmaktadır. Bu gruptakiler insanların çoğunun dürüst olduğunu ve vergi kaçırmak için hileli yollara başvurmadıklarını düşünürler. Ancak bunlar ayrıca vergi sisteminin adaletsiz ve vergilerin israf edildiğini, onların ödeyeceği vergilerin bir değerinin olmayacağını düşünürler.
3.1.4. Dördüncü Grup; Vergi Anarşistleri ; (Tax Anarchist)
Bu grupta yer alan vatandaşlar ülke nüfusunun %16’sını oluşturmaktadır. Bu gruptakiler vergi kaçırmaya özenen gruptakiler gibi vergi sisteminin adaletsiz olduğunu, vergilerin israf edildiğini, ödenen vergilerin bir değeri olmayacağını düşünürler. Bu gruptakiler ayrıca vergi ödeyenleri enayi olarak düşünürler ve ayrıca vergilerin ve vergi kaçırmaya uygulanan cezaların yükseltilmesine karşıdırlar.
3.2. Türkiye Örneği
3.2.1. Kanada örneğinde olduğu gibi, benzer bir araştırma Türkiye’de de yapılmıştır.[12] Türkiye genelinde, hizmet, imalat, hazır giyim ve diğer sektörlerden 2195 kişiyi kapsayan bir anket çalışmasında vergi mükelleflerinin vergiye ilişkin düşünceleri ortaya konmaya çalışılmıştır. 5000 kişi üzerinde yapılmak istenen bu anket çalışmasına 2195 kişi cevap vermiştir. Bu itibarla tüm Türkiye genelini kapsayabilecek bir araştırma olmasa da bu alanda yapılmış çok nadir araştırmalardan biri olması açısından önemlidir.
Ankete katılanların profili aşağıdaki gibidir.
Ankete katılan sektörler | Hizmet, imalat, hazır giyim, gıda ve diğer |
Ankete cevap veren kişi sayısı | 2915 |
1-9 işçi çalıştıran işyeri oranı | %97 |
Lise mezunları | %70 |
Üniversite mezunları | %20 |
Aylık geliri 1000-3000 YTL olanların oranı | %71 |
Aylık geliri 3000-5000 YTL olanların oranı | %20 |
Evli olanların oranı | %72 |
Erkek olanların oranı | %87 |
20-50 yaş grubu oranı | %83 |
Ankete katılanlara çeşitli sorular yöneltilmiş ve aşağıdaki cevaplar alınmıştır.
Vergi denince aklınıza ne geliyor? | Ağır Mali Yük ve Sevimsiz Ödeme | % 74 |
Devletin Cebimden Zorunlu Olarak Aldığı Para | % 32 | |
Vergi oranları hakkındaki düşünceniz | Yüksek | % 83 |
Çok Yüksek | % 13 | |
Hiç vergi kaçırmadım ifadesine katılıyor musunuz? | Katılıyorum | % 17 |
Kesinlikle Katılmıyorum | % 79 | |
Kazancınızın ne kadarını vergi idaresine bildiriyorsunuz? | Çoğuna yakın kısmını | % 29 |
Yarısını | %18 | |
Fikrim yok | % 45 | |
Tamamını bildirmiyorum | % 6 | |
Kazanç bildirmeme nedeni? | Vergi oranları çok yüksek | % 58 |
Parasal kazanç sağlıyorum | % 15 | |
Psikolojik olarak tepkiliyim | % 1.0 | |
Benim yaptığım işi yapan diğer kişiler | Kesinlikle kayıt dışı kalıyor | % 68 |
Kayıt dışı kalmak ne ifade eder? | Vergi kaçakçılığı | % 42 |
Kara para (silah, uyuşturucu) | % 36 | |
Sigortasız işçi çalıştırmak | % 16 | |
Hangi vergi türünde daha çok vergi kaçağı var? | KDV | % 54 |
Gelir Vergisi | % 27 | |
Yeni yatırım yapmak neden zor? | İşçi maliyetleri (vergi ve prim) | % 69 |
Vergi yükü ağır | % 21 | |
Vergi idaresi | Katı kuralları olan sevimsiz bir kurum | % 83 |
Modern bir kurum | % 14 | |
Tüm sektörlerde vergisel açıdan kayıt dışılık nedeni | Vergi oranı yüksek ve vergi sayısı fazla | % 71 |
Vergi mevzuatı karışık ve sık değişiyor | % 17 | |
Vergi oranları düşürülse-vergi sayısı azaltılsa kayıt dışılık önlenir mi? | Kayıt dışı kesinlikle önlenir | % 67 |
Kayıt dışı önlenir | % 14 | |
Kayıt dışı önlenemez | % 10 | |
Vergiyi azaltmak için ne yaparsınız? | Muhasebecim giderleri şişirir | % 40 |
Kayıt dışı işçi çalıştırırım | % 27 | |
Belge alıp vermem | % 16 | |
Vergi sistemi adaletsiz olduğu için vergi kaçırmak | Ahlaki bir sorun değildir | % 31 |
Ahlaki bir sorundur | % 38 | |
Vergi kaçırmayı engellemek için ne yapılmalı? | Vergi mevzuatı sadeleştirilmeli ve vergi oranı ve sayısı azaltılmalı | %52 |
Vergi affından yararlandın mı? | Bir kez | %53 |
Hepsinden | % 18 | |
Hiç yararlanmadım | % 3 | |
Vergi kaçıran bir kimseyi engelleme girişiminde bulundun mu? | Engelleme girişiminde bulundumBulunmadım Kararsızım | % 5% 23% 64 |
Vergi kaçırmayı ahlaki açıdan nasıl değerlendiriyorsun? | Dürüst bir davranış değildir(Vicdanen rahatsızlık verir) | %57 |
Yüz kızartıcı bir davranıştır | % 16 | |
Ekonomik getirisi varsa yapılabilir | % 18 | |
Ahlaki bir konu değildir | % 9 | |
Ödediğiniz vergiler hizmet olarak geri dönüyor mu? | Hizmet olarak geri dönmüyor | % 74 |
Hizmet olarak geri dönüyor | % 7 |
Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere, ankete katılanların çoğunluğu; verginin ağır bir yük ve sevimsiz ödeme olduğu, aynı sektördekilerin kayıt dışı çalıştığı, kayıt dışılığın vergi kaçakçılığını ifade ettiği, en çok vergi kaçağının KDV’de olduğu, işçi maliyetlerinin yüksekliğinin yeni yatırım yapmalarını engellediği, vergi idaresinin katı kuralları olan sevimsiz bir idare olduğu, vergi oranlarının yüksekliği ve çok sayıda vergi bulunmasının kayıt dışılığa neden olduğu, vergi oranlarının düşürülmesi ve vergi sayısının azaltılması durumunda kesinlikle kayıt dışılığın önleneceği, vergi kaçırmayı önlemek için vergi sisteminin basitleştirilmesi gerektiği, vergi kaçıran bir kimseyi engelleme konusunda kararsız olduğu, vergi kaçakçılığının ahlaki açıdan dürüst bir davranış olmadığı ve vicdanen rahatsızlık verdiği ve ödenen vergilerin hizmet olarak geri dönmediği düşüncesindedirler.
Bu kişiler ayrıca, vergi oranlarının yüksek olması nedeniyle kazancını gizlediğini, vergiyi azaltmak için muhasebecisine giderleri şişirttiğini, vergi affından en az bir kez yararlandığını ve vergi kaçırdıklarını kabul etmektedirler.
3.2.2. Yine İstanbul ilinde özel sektörde çalışanların vergiden kaçınma ve vergi kaçırmalarına yol açan, mükellef davranışlarını araştırmaya yönelik 320 Kurumlar Vergisi ve 680 Gelir Vergisi mükellefi olmak üzere toplam 1000 kişi ile yüz yüze görüşmek suretiyle yapılan bir araştırmada aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.[13]
“Devlet” sözcüğü size neyi çağrıştırıyor? | Vergi | % 58 |
Denetim | % 28 | |
Devletin gelir kaynaklarına ilişkin terçihleri | Vergi | % 66 |
Özelleştirme | % 27 | |
Vergisini tam olarak ödeyen bir mükellef | İyi-namuslu- dürüst bir insan (39,1+38,1) | % 77,2 |
Saf-korkak bir vergi mükellefi (12,6+5,7) | % 18,3 | |
Kişisel gelirinin ne kadarını vergi olarak ödeyebilirsin? | % 5 ini | % 45,6 |
% 10 unu | %32,8 | |
% 15 ini | % 11,9 | |
% 20 ve fazlası (% 20-4,8, 25-3,1, 30 ve üstü-1,8) | % 9,7 | |
İstihdam vergisi oranı | Çok yüksektir | % 48,7 |
İşçi ve işveren vergisiz ücrette anlaşıyor | %26,9 | |
Ülkemizde vergiye karşı tepki var mı? | Evet | %60 |
Kısmen var | % 32 | |
“Vergi kaçırma”’nın çağrıştırdıkları? | Hırsızlık | % 73 |
Kurnazlık | % 17 | |
Normal bir olay | % 7 | |
Vergi kaçıran bir meslektaşınıNasıl değerlendiriyorsun? | Şiddetle eleştiririm | % 50 |
Eleştiririm ama hak da veririm | % 48 | |
“Herkes vergi kaçırıyor ben neden kaçırmayım” düşüncesinin yaygınlığı | Evet | % 56 |
Kısmen | % 35 | |
Hayır | % 9 |
4. KAYIT DIŞI EKONOMİNİN İŞLETMELER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Kayıt dışı ekonominin işletmeler üzerinde olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönlü etkisi olabilmektedir.
4.1. Kayıt Dışı Ekonominin Kayıt Dışı Çalışan İşletmeler Üzerindeki Olumsuzlukları
Kayıt dışılığın gereği olarak işletmeler denetimlerden kaçmak için görünmez olmak isterler. Denetim nedeniyle görünmez olmak isteyen kayıt dışı çalışan işletmeler gereksinim duydukları modern ekipmanlarla yatırım yapmaktan da kaçınmak zorundadırlar. Belirli bir bölgede ve kısıtlı bir faaliyet alanında sıkışıp kalmaları nedeniyle yeterince büyüyemezler. Bu durum nedeniyle ölçek ekonomilerinden faydalanamazlar, büyümenin sağlayacağı verimliliği artırma ve rekabet gücünü geliştirme gibi avantajlardan yararlanamazlar. Denetimden kaçmak için görünmez olmak zorunda olduklarından kârlarını yükseltecek yeni pazarlara girmeyi sağlayacak reklam vasıtalarını yeterince kullanamazlar.
Kayıt dışı çalışan işletmeler mal ve hizmet hareketlerinin resmi olmayan yapıları nedeniyle kamu hizmetlerinden tam anlamıyla faydalanamazlar. Yargı organları tarafından tam olarak korunamadıkları için iş yaptıkları insanların ve görevlerini suistimal eden kamu görevlilerinin kendilerine karşı işledikleri suçlar nedeniyle adalet sistemine başvuramazlar. Bu nedenle tanıdıkları insanlarla iş yapmak zorunda kalan kayıt dışı işletmeler potansiyel pazarlarını daraltmış ve büyüme kapasitelerini yapay olarak sınırlandırmış olurlar.
Genelde küçük ve orta boy olan bu işletmeler için sağlanan kredileri ve destek programlarını maliyetli ve riskli atfeden finansal kurumlar bu kredi ve desteklerden faydalanacak işletmelerden kayıtlı olmalarını ve geçmiş yıllara ait mali kayıtlarını göstermelerini isterler. Bununla beraber, hükümetler ve kamu kuruluşları tarafından hazırlanan kredi ve iş destek programlarından da faydalanamayan kayıt dışı işletmeler, finansman ihtiyaçlarını genellikle resmi olmayan odaklardan sağlarlar. Bu krediler genellikle kısa dönemli ve pahalı olmaktadır.
4.2. Kayıt Dışı Ekonominin Kayıt Dışı Çalışan İşletmeler Üzerindeki Olumlu Etkileri
İşletmeler açısından kayıt dışı çalışmak bazı avantajlar da sağlar. Esasen işletmelerin kayıt dışı faaliyetlerinin amacı da bu avantajlardan yararlanmaktır.
Kayıt dışı çalışan bir işletme, kayıtlı olduğu zaman ödemesi gereken vergilerden ve uyması gereken düzenlemelerden kurtulmuş olmaktadır. İşletmeler, ödenmesi gereken vergiler gibi net bir giderden kurtulmakla beraber sosyal güvenlik primleri, iş ve işçi sağlığı ile ilgili düzenlemeler, çevre koruması ile ilgili düzenlemeler gibi vergi dışı ek mali yüklerden de kaçınarak üretim maliyetlerini düşürmekte ve net gelirlerini yükseltmektedirler.
Yeni kurulacak işletmeler açısından ise kayıt dışı çalışmayı tercih etmek, kuruluş aşamasında karşılaşacakları maliyetlerden kurtulmak demektir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde işletme kurmanın uzun zaman alan çok sayıdaki bürokratik işlemleri nedeniyle karar aşamasındaki girişimciler kayıt dışı faaliyetlerde bulunmayı tercih edebilmektedirler. İşletme kurma maliyetlerinin yüksek olduğu ülkelerde kayıt dışına yönelerek bu maliyetlerden kaçınan firmalar hem daha çabuk iş ortamına girerek iş fırsatlarından daha çabuk faydalanabilir hem de kuruluş aşamasında harcamaları gereken tutarı yatırım olarak işletmelerinin gelişmesinde kullanabilirler. [14]
5. TÜRKİYE’DE VE DÜNYA’DA KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ
Kayıt dışılığın yapısı gereği boyutunun tam olarak tespit edilmesi çok zor olduğundan Türkiye’de kayıt dışılığın boyutu konusunda üzerinde uzlaşılan ortak bir rakam bulunmamaktadır. Ancak kayıt dışılığın boyutu tahmini olarak çeşitli yöntemlere göre belirlenmeye çalışılmaktadır. Bunun yanında, Türkiye’de genel olarak ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmının kayıt dışı olarak gerçekleştirildiği düşüncesi genel kabul görmektedir.
Bu büyüklüğü tahmine yönelik çalışmalar birbirlerinden farklı sonuçlar vermektedirler. Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ölçmeye yönelik çalışmaların farklı sonuçlar vermesi sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildir: kayıt dışını ölçmeye yönelik çalışmalarda kayıtlı ve kayıt dışı ekonominin birbiriyle iç içe girmesi nedeniyle kesin sonuçlar verecek yöntemler kullanılamamakta ve tahmin yöntemlerinden yararlanılmaktadır.
Resmî Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) yüzdesi olarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğüne dair tahminler aşağıdaki tabloda yer aldığı gibidir.[15]
ÜLKELER / YIL | KAYIT DIŞI EKONOMİNİN ORTALAMA BOYUTU | ||||||
En Çok Gelişmiş Ülkeler/ Ülke Sayısı | 1999-200041,341,128,5 | 2000-200142,3 42,129,5 | 2002-200343,243,430,4 | ||||
Afrika /37Orta ve Güney Amerika/ 21Asya/ 28 | |||||||
Geçiş Aşamasındaki Ülkeler/ 25 | 38,1 | 39,1 | 40,1 | ||||
Gelişmiş OECD Ülkeleri/ 21 | 16,8 | 16,7 | 16,3 | ||||
Güney Pasifik Adaları/ 10 | 31,7 | 32,6 | 33,4 | ||||
Komünist Ülkeler/ 3 | 19,8 | 21,1 | 22,3 | ||||
Ağırlıksız Ortalama/ 145 | 33,6 | 34,5 | 35,2 | ||||
TÜRKİYE[16] | 32,1 | 33,2 | 34,3 | ||||
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere, Schneider’in yaptığı hesaplamalara göre, kayıt dışı ekonominin GSYİH’nın yüzdesi olarak esas alınan 145 ülkenin ortalaması yüzde 35,2 düzeyinde iken bu oran ülkemizde yüzde 34,3 düzeyindedir. 145 ülke ortalamasından rakamsal düşük olmasına rağmen, esas alınan ülkelerin genel ortalamasına eşit kabul edebiliriz. Afrika, Orta ve Güney Amerika ve geçiş aşamasındaki ülkeler olmak üzere toplam 83 ülkedeki kayıt dışı ekonominin boyutu Türkiye’den daha yüksektir. 62 ülkede ise kayıt dışı ekonominin boyutu Türkiye’den daha düşük boyuttadır.
5.1. Nüfus, Seçmen Sayısı ve Mükellef Sayısı [17]
NÜFUS | SEÇMEN SAYISI | SS/N % | MÜKELLEF SAYISI* | MS/N % | MS/SS % | |
TOPLAM | 73.874.000 | 42.571.284 | 58 | 3.806.619 | 5 | 9 |
* GV,KV, GMSİ ve Basit Usul Mükellefleri |
Nüfus : 70.586.256
Seçmen Sayısı : 42.571.284
Toplam Mükellef Sayısı : 39.145.203
-Potansiyel Mük. Sa. : 35.338.584
-Gel. Üz. Al. Verg. Mük. Sa. : 3.806.619
POTANSİYEL MÜKELLEFLERİN KAYNAKLARA GÖRE DAĞILIMI 31.EKİM.2007 | |
KAYNAK | KÜMÜLÂTİF DAĞILIM |
İTHALAT | 6.109 |
YÖNETİM KURULU BAŞKANI | 3.811 |
YÖNETİM KURULU ÜYESİ | 13.864 |
GENEL MÜDÜR. ŞİRKET MÜDÜRÜ | 41.970 |
ŞİRKET ORTAĞI | 462.026 |
TAŞIT ALAN | 2.122.305 |
TAŞIT SATAN | 606.123 |
GAYRIMENKUL ALAN | 2.106.879 |
GAYRIMENKUL SATAN | 891.548 |
BİNA İNŞ. ETTİRİP TAPU TES. ETTİREN | 22.708 |
LEHİNE İPOTEK TESİS ETTİREN | 12.822 |
DİĞER GRUPLARA GİRMEYENLER | 29.058.941 |
TOPLAM | 35.349.106 |
Yukarıda belirtilen rakamlar incelendiğinde, nüfusun yaklaşık %60’ının seçmen sıfatı ile oy kullandığı, seçmenlerin %91’inin vergi mükellefi olduğu, ancak vergi mükelleflerinin %90’ını potansiyel mükelleflerin oluşturduğu ve gelir üzerinden alınan vergilerde mükellef sayısının 3.806.619 olduğu görülecektir. Beyannameli mükelleflerin toplam seçmen sayısı içerisindeki oranı %8, toplam nüfus içindeki oranı ise sadece %5’dir. Bu durum kayıt dışı ekonominin önlenmesinde verginin tabana yayılması konusunda çaba sarf edilmesi gerektiğini, başka bir ifadeyle beyannameli mükellef sayısının artırılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
5.2. GSMH ve Dolaylı-Dolaysız Vergiler (2006)
GSMH 576. 322.231.000
Genel Bütçe Gelirleri 180.651.585.000
Genel Bütçe Vergi Gelirleri 151.265.721.000
DOLAYSIZ VERGİLER(%31) 47.334.631.000
DOLAYLI VERGİLER(%69) 103.931.090.000
Yukarıdaki rakamlardan da görüleceği üzere, Genel Bütçe vergi gelirlerinin GSMH içindeki payı %31 düzeyindedir. Vergi gelirlerinin %31’i dolaysız vergilerden %69’u ise dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Dolaysız vergilerin vergi gelirleri içindeki payının artırılması gerekir.
5.3. Dolaysız vergiler ve Gelir Vergisi Tevkifatı
GELİR VERGİSİ 31.727.706.000 %100
Beyana Dayanan GV. 1.656.774.000 % 5,2
Basit Usulde GV. 167.689.000 % 0,53
Gelir Geçici Vergi 1.002.404.000 % 3,2
GV. TEVKİFATI 28.900.839.000 % 91
Yukarıdaki tablodan görüleceği üzere, gelir vergisinin tevkif suretiyle toplanan kısmının gelir vergisi içindeki payı %91 düzeyindedir. Aşağıda tevkif suretiyle toplanan gelir vergisinin kaynakları rakamsal olarak verilmiştir.
SSK Zorunlu Sigortalı Sayısı | 7.818.642 kişi | Ort.Günl. Ücret |
Kamu | 659.899 kişi | 60 YTL |
Özel | 7.158.743 kişi | 28 YTL |
Em. San. Çalışanı | 2.420.897 kişi | |
KAMU ÜCRETLİSİ (656.899+2.420.897 =) 3.080.796 kişi |
Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu 2006 Yılı İstatistik Yıllığı
GV. Tevkifatına Esas Ücretler Toplamı :10.239.539 -Kamu 3.080.796 (%30)
-Özel 7.158.743 (%70)
Yukarıdaki tabloda; kamuda çalışanların ortalama günlük ücretinin 60 YTL, özel sektörde çalışanların ise, ortalama günlük ücretinin 28 YTL olduğu dikkat çekicidir. Ortalama ücret düzeyini eşit kabul etmemiz halinde bile, GV. Tevkifatına esas olan ücretlerin %30’unu kamu ücretlileri oluşturmaktadır. Bilindiği üzere, kamu ücretlerinden yapılan tevkifatlar kâğıt üzerinde bir yandan ücret ödemesi, diğer yandan da vergi gelirleri olarak görünmektedir. Gerçekte böyle bir ücret ödemesi veya vergi tevkifatı söz konusu değildir. Bu bakımından kamu ücretlilerinin vergi tevkifatının fiili bir vergi geliri olmadığı düşünülebilir. Kamu ücretlilerinden tevkif suretiyle alınan vergilerin hesabı ise, aşağıdaki gibidir.
GV. Tevkifatı (28.900.839.000*%30=) 8.670.252.000
(8.670.252.000/151.265.721.000= 0.057 = %5,7)
Gelir vergisi tevkifatının %5,7’sine isabet eden 8.670.252.000 YTL kamu ücretlilerinden tevkif suretiyle alınan vergilerdir. Bu rakam da dikkate alındığında Genel Bütçe vergi gelirlerinin görünenden daha az olduğu anlaşılmaktadır.
6. TÜRKİYE’DE KAYIT DIŞILIĞIN NEDENLERİ
Türkiye ekonomisinin yapısal bir sorunu haline gelen kayıt dışı ekonominin temelinde, Süregelen makro ekonomik istikrarsızlık, yüksek enflasyon, yüksek vergi ve pirim oranları ile denetim yetersizliği yatmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, kayıt dışı ekonominin vergisel açıdan temel nedenleri, Devlet yönünden, vergi sisteminin kayıt dışılığı kavrayacak düzenlemeleri içermemesi, denetim yetersizliği, vergi kurallarının yeterince uygulanamaması ve artan kamu finansman ihtiyacının vergi oranlarının yükseltilerek karşılanmasıdır. Yükümlüler yönünden ise, çeşitli gerekçelerle ya da bilinçaltına yerleşmiş nedenlerle, vergiye karşı gönüllü uyum göstermemeleri ve vergi kurallarına karşı direnç göstermeleridir.
Kayıt dışı ekonominin ortaya çıkmasında ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yapıları önemli bir etkendir. Gelişmiş ülkelerde kayıt dışı ekonominin temel nedenleri arasına vergi ve işgücü piyasasına yönelik düzenlemeler bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise, vergi ve işgücü piyasasına yönelik düzenlemelere ilave olarak, nüfus artışı ve göç olgusu gibi demografik faktörler etkili olmaktadır.
Bununla birlikte hangi ülkede olursa olsun, kayıt dışılığın temel nedeni girişimcilerin ekonomik faaliyetleriyle ilgili kârlılık beklentileridir. Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde bulunan girişimciler özellikle vergi ve sosyal güvenlik yüklerinden kurtularak daha düşük maliyetle net kârlarını artırabilmektedirler.
Türkiye’de kayıt dışılığın nedenleri arasında, ekonomik, demografik ve kurumsal faktörler gibi birçok etken bulunmaktadır. Nüfus artışına paralel bir istihdam potansiyeli oluşturulamaması ve genç nüfusun çalışma hayatına kazandırılamaması da kayıt dışılığın en önemli nedenlerinden birisidir. Milli ekonomide daha fazla istihdam imkânı oluşturulmasına gayret edilmelidir. 1980-2003 döneminde ekonomide net olarak 5.1 milyon kişilik yeni istihdam kapasitesi artışı sağlanırken, aynı dönemde çalışma yaşına gelen kişi sayısı 21.6 milyon artmıştır.
Türkiye, Küçük ve Orta Boy İşletmelerin yoğun olduğu bir ekonomik yapıya sahiptir. Türkiye’deki KOBİ’ler, ölçek itibariyle KOBİ tanımının alt sınırında yoğunlaşmışlardır. DİE 2002 rakamlarına göre[18] Türkiye’deki KOBİ’lerin % 1,38 i işçi çalıştırmayan ve %94,94’de 1-9 işçi çalıştıran olmak üzere toplam %96,32’si erostat AB istatistiklerine[19] göre, mikro ölçekte olup 9 veya daha az çalışanı bulunmaktadır. Bu yapı KOBİ’lerin ölçek ekonomilerinden yararlanmalarını ve büyümelerini sağlayacak kurumsal ve beşeri kaynakları oluşturup geliştirmeleri yönünde ciddi bir engel teşkil etmektedir.
Verimliliği sağlayamayan işletmeler artan rekabet şartlarına dayanamayıp, ayakta kalabilmek için kayıt dışına çıkmakta, kayıt dışında olması ise büyümesi için gerekli dış finansman ve kamu teşvikleri gibi kaynaklara erişimini kısıtlamakta ve verimlilik artışına izin vermemektedir. Öte yandan kayıt dışındaki faaliyeti kayıt içinde kalan firmalar bakımından haksız rekabet oluşturmaktadır.
Kayıt içindeki firmalar bu nedenle daha düşük pazar payları ve düşük kârlılık ile çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Sonuçta kayıt dışılık bütün ekonominin daha verimli bir nitelik kazanmasına oluşturduğu haksız rekabet ile engel olmaktadır. Kayıt dışı bu ortamda bir oyunbozan rolünü oynamakta ve rekabetin beklenen sonucu doğurmasını engellemektedir; verimliliği düşük firmalara faaliyetine devam edebilme fırsatını tanımaktadır. Bunun sonucunda pazarda yeni bir denge oluşmakta ve piyasa kayıt içinde kalan verimli firmalar ile kayıt dışında faaliyet gösteren firmalar arasında paylaşılmaktadır.
Vergi oranlarının düzeyi, vergi denetiminin yoğunluğu, vergi kaçakçılığının yakalanma olasılığı, vergi mevzuatının karmaşıklığı ve vergi cezalarının caydırıcılığı gibi vergisel düzenlemeler de kayıt dışı ekonominin vergi politikalarına yönelik temel nedenleri arasındadır.
Vergi oranları ve vergi dışı mali yüklerin yüksek olması kayıt dışılığı artıran kurumsal faktörlerin başında gelir. Bunun yanında vergi idaresinin denetim gücünün yetersizliği ve mükelleflerin denetlenme ihtimalinin düşük olması, vergi cezalarının caydırıcı olmaması ve vergi aflarına sıkça başvurulması kayıt dışı ekonomiyi teşvik edici unsurlardır.
Maliyetlerini düşürüp daha fazla kâr elde etmek isteyen işletmeler, yasal düzenlemelerden kurtulmak için kayıt dışı çalışmayı tercih etmektedirler. Mali yükleri azaltmanın belirgin göstergelerinden biri de kayıt dışı istihdamdır. İşletmeler kayıt dışı istihdam yoluyla istihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik yüklerinden kurtulmayı ve bu şekilde daha az maliyetle daha fazla kâr elde etmeyi amaçlarlar. İstihdam üzerindeki yükler arttıkça, kayıt dışı istihdam daha cazip hale gelmektedir.
Ülkemizde istihdam üzerindeki yüklerin OECD üyesi ülkeler arasında en yüksek düzeyde olmasının kayıt dışı istihdamın en önemli nedeni olduğu, çeşitli platformlarda sıkça gündeme getirilmektedir. Ancak aşağıdaki tabloda görüleceği üzere OECD’nin 2006 verileri bu ifadenin yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Kişisel düşüncemiz, vergi ve sosyal güvenlik yüklerinin kayıt dışı istihdamın temel nedenlerinden biri olmakla birlikte, toplumsal bilinç, sendikalaşma ve asgari ücret düzeyi gibi başka etkenlerin de kayıt dışı istihdama neden olan unsurlar olduğu yönündedir.
GELİR VERGİSİ ARTI İŞÇİ VE İŞVEREN SOSYAL GÜVENLİK PAYLARI – KİŞİBAŞINA MİLLİ GELİR
Yukarıdaki tabloda istihdam üzerindeki gelir vergisi ile işçi ve işveren sosyal güvenlik yükleri yer almıştır. Ücret düzeyi ise bekâr, çocuksuz ve ortalama ücret düzeyindeki çalışanlar için esas alınmıştır. Türkiye’de gelir vergisi ve sosyal güvenlik kesintileri toplamı açısından toplam yük %42,8 iken Belçika, Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda, İsveç, Finlandiya, İtalya, Macaristan ve Polonya gibi 10 ülkede daha fazladır. Sadece gelir vergisi dikkate alındığında ise istihdam üzerinde 14 OECD ülkesinde ülkemizdekinden daha çok vergi yükü bulunmaktadır. Sosyal güvenlik ödemeleri içinde yer alan işçi payı yönünden 5, işveren payı yönünden ise 12 OECD üyesi ülkede daha fazla yük bulunmaktadır. İşçi üzerindeki sosyal güvenlik yüklerinin 24 OECD üyesi ülkeden daha yüksek olduğu görülür. Bu durum, işçi üzerindeki sosyal güvenlik yüklerinin azaltılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Ancak, gelir vergisi ve sosyal güvenlik yükleri karşılaştırılırken, ülkeden ülkeye değişen kişi başına düşen milli gelir düzeyinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Aşağıdaki tablo da görüleceği üzere, Türkiye kişi başına düşen milli gelir açısından OECD üyesi ülkeler arasında son sırayı almaktadır.
Kaynak: OECD Factbook 2007: Economic, Environmental and Social Statistics; http://ocde.p4.siteinternet.com/publications/doifiles/302007011P1G004.xls
OECD üyesi ülkeler arasında kişi başına düşen milli gelir sıralamasında sonuncu olan Türkiye’nin kişi başına düşen vergi yükünün, kişi başına düşen milli gelir içindeki oranı (KBVG/KBMG) aşağıdaki tabloda yer almıştır.
Ülkeler | Toplam Yük (V+SGP) | Gelir V. | İşçi Payı | İşveren Payı | İstihdam Maliyeti | Kişi B. Milli Gelir[20] | Kişi B. Vergi Geliri[21] | Kişi B. Vergi Geliri/ K.B.Milli Gelir (%) |
İngiltere | 33,9 | 15.9 | 8.3 | 9.7 | 55.171 | 30.119 | 13.514 | 44 |
Belçika | 55,4 | 21.3 | 10.7 | 23.3 | 54.896 | 27.845 | 16.082 | 57 |
Almanya | 52,5 | 17.5 | 18.0 | 17.0 | 54.129 | 25.414 | 11.767 | 46 |
Avusturya | 48,1 | 11.5 | 14.0 | 22.6 | 51.075 | 29.124 | 15.583 | 53 |
Lüksemburg | 36,5 | 12.3 | 12.3 | 11.9 | 49.944 | 49.414 | 30.837 | 62 |
Fransa | 50,2 | 10.9 | 9.5 | 29.7 | 49.813 | 26.501 | 15.007 | 56 |
Hollanda | 44,4 | 11.7 | 19.7 | 13.0 | 48.986 | 30.198 | 15.067 | 49 |
İsveç | 47,9 | 18.2 | 5.3 | 24.4 | 46.396 | 28.097 | 20.067 | 71 |
İsviçre | 29,7 | 9.8 | 10.0 | 10.0 | 46.196 | 32.825 | 14.486 | 44 |
Norveç | 37,3 | 18.7 | 6.9 | 11.7 | 45.337 | 41.337 | 28.510 | 68 |
Finlandiya | 44,1 | 19.3 | 5.5 | 19.4 | 44.693 | 26.736 | 16.388 | 61 |
Japonya | 28,8 | 6.4 | 10.8 | 11.6 | 44.469 | 23.263 | 9.786 | 42 |
Kore | 18,1 | 3.1 | 6.6 | 8.4 | 43.729 | 19.045 | 41.96 | 22 |
Avustralya | 28,1 | 22.4 | 0.0 | 5.7 | 40.770 | 27.707 | 11.129 | 40 |
Yunanistan | 41,2 | 6.8 | 12.5 | 21.9 | 39.243 | 26.259 | 6.967 | 26 |
Danimarka | 41,3 | 30.1 | 10.6 | 0.6 | 38.956 | 28.766 | 24.026 | 83 |
İzlanda | 28,6 | 23.0 | 0.2 | 5.5 | 36.775 | 30.728 | 22.677 | 73 |
İtalya | 45,2 | 13.9 | 7.0 | 24.3 | 36.585 | 23.882 | 12.389 | 51 |
Kanada | 32,1 | 15.0 | 6.6 | 10.4 | 36.137 | 29.092 | 11.950 | 41 |
İspanya | 39,1 | 10.8 | 4.9 | 23.4 | 35.209 | 22.847 | 9.277 | 40 |
ABD | 28,9 | 14.6 | 7.1 | 7.3 | 35.045 | 36.443 | 11.413 | 31 |
İrlanda | 23,1 | 8.8 | 4.6 | 9.7 | 32.945 | 29.126 | 14.792 | 50 |
Yeni Zelanda | 20,9 | 20.9 | 0.0 | 0.0 | 28.346 | 20.581 | 10.191 | 49 |
Portekiz | 36,3 | 8.2 | 8.9 | 19.2 | 25.849 | 16.305 | 6.102 | 37 |
Türkiye | 42,8 | 12.8 | 12.3 | 17.7 | 24.993 | 7.196 | 1.626 | 22 |
Çek Cumh. | 42,6 | 7.4 | 9.3 | 25.9 | 21.777 | 15.847 | 4.575 | 28 |
Macaristan | 51,0 | 14.6 | 10.6 | 25.8 | 19.685 | — | 4.079 | |
Polonya | 43,7 | 5.3 | 21.4 | 17.0 | 19.130 | 11.632 | 2.726 | 23 |
Slovakya | 38,5 | 7.1 | 10.6 | 20.8 | 16.828 | 12.467 | 2.784 | 22 |
Meksika | 15,0 | 3.1 | 1.3 | 10.6 | 11.026 | 8977 | 1.474 | 16 |
OECD TOTAL: 737.773/29= | 25.440 | 12.316 | 48 |
Kaynak: OECD Economic Outlook 79, June 2006.
Tabloda da görüleceği üzere, (KBVG/KBMG) oranı Türkiye’de %22 düzeyindedir. Bu oran sadece Meksika’da %16 ile Türkiye’den daha düşüktür. OECD ortalaması ise, %48’dir.
7. SONUÇ VE ÖNERİLER
Kayıt dışı ekonomi, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren ulusal bir sorun haline gelmiştir. Kayıt dışı ekonomiye neden olan bir kısım unsurlar ülke içinden, bir kısım unsurlar ise küreselleşmenin yol açtığı ülke dışı etkenlerden kaynaklanmaktadır. Kayıt dışının önlenmesinde, alınması gereken önlemler ve önerilerimiz özetle aşağıda yer almıştır.
Kayıt dışı ekonominin vergi sisteminde yapılacak düzenlemelerle önlenmesi ya da var olan kayıt dışılığın azaltılması sıkça dile getirilen önemli bir konudur. Ancak, kayıt dışı ekonominin çeşitli bilim dalları ve disiplinler arası niteliği nedeniyle, vergi mevzuatı yanında ceza kanunu, ticaret kanunu, ihale kanunu, borçlar kanunu, çalışma hayatına ilişkin mevzuat gibi birçok mevzuatta düzenleme yapılması gerekir.
Kayıt dışı ile mücadele sadece vergi idaresine bırakılmamalı, kayıt dışılığın ilgilendirdiği birçok kurum bulunması nedeniyle, ilgili kurumların temsilcilerinin de yer alacağı ve kayıt dışılıkla mücadele edecek kurumsal bir birim (komisyon veya kurul) oluşturulmalıdır.
Kayıt dışı ile mücadelede başarı sağlanabilmesi için sosyolojik araştırmalar yapılmalı,
bu araştırmaların sonuçları analiz edilerek toplumsal bilincin geliştirilmesi yönünde çalışılmalıdır. Yine bu kapsamda, kayıt dışı ekonominin önlenmesine ve toplumun her kesiminin bilinçlenmesine yönelik kampanyalar düzenlenmesi yararlı olacaktır.
Kayıt içi faaliyetler özendirilerek, girişimciliğin gelişmesine engel olan mevzuat ve uygulamalar yeniden düzenlenmeli, istihdam üzerindeki toplam yük azaltılmalı ve özellikle çalışanlar üzerindeki vergisel yükler bir miktar daha düşürülmelidir.
İşsizlik sigortası fonu işveren katkı payı olarak yapılan kesintilerin oranı düşürülmeli, çalışanların verimlilik ve kayıtlı istihdam için eğitim kalitesi yükseltilerek bilinçlenmeleri sağlanmalıdır. Kayıt dışı istihdamın önlenmesine yönelik olarak işçi sendikaları ve işveren meslek kuruluşları ile işbirliği yapılması da bu kapsamda yararlı olacaktır.
Özellikle vergi ve sosyal güvenlik kesintileri açısından denetim gücü artırılmalı ve daha yoğun denetim yapılmalıdır.
Kayıt dışı faaliyetlere ilişkin cezalar artırılmalı ve titizlikle uygulanmalıdır. Kamu harcamalarında şeffaflık sağlanmalı, vergi yasaları sistem bütünlüğünü sağlayacak şekilde düzenlenmeli ve ekonomik yapıyı ilgilendiren yasalar bütün olarak ele alınmalı ve uyumlu hale getirilmelidir.
Kayıt dışı ekonominin önlenmesinde özellikle, daha önce VUK’nun 30/7 no’lu maddesinde yer alan, harcama ve tasarruflarla gelir arasında bağlantı kuran hükmü tüm incelemeye yetkilileri kapsayacak şekilde yeniden getirilmeli, belge düzenine uymama fiilini tekrarlayanlar hakkında tekerrür veya kaçakçılığa teşebbüs suçları düzenlenmelidir.
Vergi mahremiyeti gözden geçirilmeli, sahte belge kullananlar ve düzenleyenler kamuoyuna açıklanabilmeli, ödemelerde banka sisteminin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Ekonomik faaliyetlerde işlemlerin nama yazılı olması sağlanmalı, tek vergi kimlik numarası uygulaması geliştirilmeli ve ülke genelinde nakit hareketleri ve araç ya da gayrimenkul gibi tescile tabi kıymetlerin sahipleri bazında izlenebilmesi sağlanmalıdır.
Tüm bu önlemler alınırken, kayıt dışıyla mücadelede önemli bir unsur olan insan unsuru göz ardı edilmemeli ve bu kapsamda, Gelir İdaresi çalışanlarının çalışma motivasyonunu yükseltecek düzenlemeler yapılmalıdır.
[1] Anadolu Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü Başkanı.
[2] Gelir İdaresi Grup Müdürü (Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı)
[3] Dokuzuncu Kalkınma Planının (2007-213) Onaylandığına İlişkin TBMM Kararı, 1 Temmuz 2006 tarih ve mükerrer 26215 sayılı Resmi Gazete, s.21-22.
[4] Ahmet Ak, “Belge Düzeninin Sağlanmasında Kaçakçılığa Teşebbüs ve Tekerrür Gibi Yaptırımlarla Desteklenmeyen Özel Usulsüzlük Cezalarının Caydırıcılığı”, Vergi Raporu, Yıl:14, Sayı:85, Ekim 2006, s.21.
[5] İzzettin Önder, İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No: 23-24 (Ekim 2000-Mart 2001); http://www.istanbul.edu.tr/siyasal/dergi/sayi23-24/19.htm
[6] Bu kapsamda; Türk vergi mevzuatında (VUK.m.9) “Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz.” Hükmü yer almaktadır.
[7] İzzettin Önder, İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No: 23-24 (Ekim 2000-Mart 2001); http://www.istanbul.edu.tr/siyasal/dergi/sayi23-24/19.htm ,
[8] Şafak Ertan Çomaklı, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonomi & vergisel Kayıtdışılık, (Mükellef ve Sistem Analizi), Turhan Kitabevi, 2007, Erzurum, s. 7.
[9] Kayıtdışı Ekonomi, Türkiye Serüveni, CEO Serisi Deloitte, s.3, http://www.deloitte.com/dtt/cda/doc/content/turkey-tr_ceo_kayitdisi_ekonomi_0702007.pdf
[10] Friedrich Schneider, “Shadow Economies of 145 Countries all over the World: Estimation Results over the Period 1999 to 2003”, Marh 2005, http://www.dur.ac.uk/john.ashworth/EPCS/Papers/Schneider.pdf ,
[11] Richard M.Bidd, David B.Perry, Thomas A. Wilson, “The Tax System in Industrialized Countries”, Oxford University Press, 1998, s. 68.
[12] Çomaklı, a.g.e.s.171 ve devamı.
[13] Binhan Elif Yılmaz, Murat Şeker, “Vergiye Karşı Tepkiler Mükellef Davranışları: İstanbul Örneği, İSMMMO Yayını, Yayın No 86, Nisan 2007, s. 23 vd.
[14] Kayıtdışı Ekonomi, Türkiye Serüveni, CEO Serisi Deloitte, s.4, http://www.deloitte.com/dtt/cda/doc/content/turkey-tr_ceo_kayitdisi_ekonomi_0702007.pdf
[15]Friedrich Schneider, “Shadow Economies of 145 Countries all over the World: Estimation Results over the Period 1999 to 2003”, Marh 2005,s.23.; http://www.dur.ac.uk/john.ashworth/EPCS/Papers/Schneider.pdf ,
[16] Friedrich Schneider, “Shadow Economies of 145 Countries all over the World: Estimation Results over the Period 1999 to 2003”, Marh 2005,s.17. ; http://www.dur.ac.uk/john.ashworth/EPCS/Papers/Schneider.pdf ,
[17]http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=39&tb_adi=Nüfus%20İstatistikleri%20ve%20Projeksiyonlar&ust_id=11 ; http://www.gelirler.gov.tr
[18] DİE 2002, Genel Sanayi ve İşverenleri Sayımı, s.10.; http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/GSIS/gsisII141003.pdf
[19]Figen Yılmaz, “Türkiye’de Küçük ve Orta Boy İşletmeler”, İktisadi Araştırmalar ve Planlama Müdürlüğü, 2003, s.2.; http://www.isbank.com.tr/dosya/ekon-tr_kobiler2004.pdf,
[20] http://dx.doi.org/10.1787/478227715277 (2005 Yılı Verileri)
[21] KAYNAK: OECD, REVENUE STATISTICS OF OECD MEMBER COUNTRIES,PARIS,2007 (TABLE 34); http://www.gib.gov.tr/fileadmin/HTML/VI/OECD/Tablo_34.xls.htm (2005 verileri)